Bakan Avcı, Ülke Tv’ye konuk oldu  
Bakan Avcı, Ülke Tv’ye konuk oldu

Bakan Avcı, Ülke Tv’ye konuk oldu

Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, ÜLKE TV’de canlı olarak yayınlanan “Söz Bitmeden” programına konuk oldu. 

Bakan Avcı, Ülke Tv’ye konuk oldu

Gazeteci Elif Çakır’ın gündeme ilişkin sorularını yanıtlayan Bakan Avcı, eğitimin yazboz tahtasına çevrildiğine ilişkin iddialar, yurt dışındaki okullar, dershanelerin dönüşümü gibi konularda önemli açıklamalarda bulundu.

Bakan Avcı, Antalya’da katıldığı sempozyumdaki ifadeleri üzerine  başlayan tartışmaya ilişkin soru üzerine, Özel Okullar Birliği Derneği tarafından düzenlenen sempozyumun ana konusunun geleceğin öğretmeni olduğunu söyledi. Bakan Avcı’nın açıklamalarında öne çıkan başlıklar şöyle:

 

“Birileri bunlara yazboz tahtası dese de biz bunları yapmaya devam edeceğiz”

“Dünyadaki değişime ayak uydurmak için kendi sistemimizde birtakım düzenlemeler yaptığımızda, değişiklikler yaptığımızda eğitimi yazboz tahtasına çevirmekle suçlanıyoruz. Oysa bu bütün dünyada böyledir, bütün dünyada bu işler böyle değişir, Türkiye’de bunlara uymak zorundadır. Onun için bugüne kadar pek çok değişiklik yaptık, bundan sonra da yapacağız. Birileri bunlara yazboz tahtası dese de biz bunları yapmaya devam edeceğiz. Çünkü çocuklarımızı geleceğe, onların geleceğine göre elimizden geldiğinde tedbirli hazırlamak istiyoruz. Bunları anlatmaya çalıştım, ama sizin de söylediğiniz gibi özellikle paralel medyanın yayın organlarında bakan itiraf etti ‘eğitimi yazboz tahtasına çevirdik’ demişim gibi sundular. Bir şeyi bağlamından kopartıp, cımbızla çekip sonra onu kendince işine yarayacak bir söyleme dönüştürmek, bu meslek ilkeleri bakımından da yanlış, ahlaki olarak da ayıp.

 

“Dershanelere dönüşme sürecine Anayasa Mahkemesi tarafından dur denilecek gibi bir şayia sektörde ciddi olarak dolaştırılıyordu”

“Biz ne istiyoruz? Bir an önce dershanelerin ister anaokulu, ister ortaokul, ister lise, ister başka bir kurs türü olmaları için teşvikler geliştiriyoruz. İlk fazda, ilk aşamada bu kadar çok sayıda ve kapsamda dershanenin müracaat edemeyebileceğini, çünkü birde şöyle bir yaygın veya yaygınlaştırılmak istenen algı vardı: Efendim Anayasa Mahkemesi bu konuda iptal kararı verebilir, dolayısıyla dershanelere dönüşme sürecine Anayasa Mahkemesi tarafından dur denilecek gibi bir şayia sektörde ciddi olarak dolaştırılıyordu. Bu sökmedi. Buradan özellikle onlara da teşekkür etmek istiyorum, bugün sempozyumlarına katıldığım Özel Okullar Birliği de bu konularda yapıcı bir tutum içerisinde yer aldı, istişarelerimizde çok yapıcı önerilerde bulundular.”

 

“Temmuz, Ağustos aylarında dönüşüm talepleri artarak devam edecek”

“Yasa gereği 1 Eylül 2015’e kadar dershanecilik faaliyetlerini sürdürebiliyorlar. 1 Eylül’den sonra asıl büyük hızlanma başlayacak. Zorunlu olarak dönüşecek veya kapanacak. Dolayısıyla, 1 Eylül’e göre hesaplarsak, sanıyorum Haziran’dan sonra Temmuz, Ağustos aylarında bu dönüşüm talepleri artarak devam edecek. Dönüşüme girmeyenler dershane adı altında faaliyet gösteremeyecek. Yasada bu çok açık, bir üst eğitim kurumuna hazırlık eğitimi vermek üzere eğitim kurumu açmak yasak. Dolayısıyla, adı ne olursa olsun dershane işlevi gösteriyorsa, yani çocukları test sınavlarına hazırlamak için bunu başka bir isim altında da örgütlense buna müsaade edilmeyeceği yasada çok açık olarak yazılı. 

Böyle bir kurumu açarken Milli Eğitim Bakanlığı’nın otoritesini tanıyorsunuz, tanımak zorundasınız, ona göre açmışsınız, şimdi aynı otorite size bu koşullarda şu işlevi yapabilirsin, özel okula dönüşebilirsin, anaokuluna dönüşebilirsin, ilkokula dönüşebilirsin, yabancı dil kursuna dönüşebilirsin, meslek edindirme kursuna dönüşebilirsin diyorsa, bunda bir aykırılık yok.”


Yurt dışındaki okullar…

“Pek çok sivil toplum kuruluşunun sadece bu paralel yapı ile ilintili derneklerin, vakıfların, şirketlerin kurduğu okullar değil, aynı zamanda başka okullar da var. Tamamını mı kapsıyor deyince şimdi o medyanın bunu nasıl değerlendireceğini ben gazetecilik sezgilerinizle, takdirinize sunuyorum. Yarın, ‘Sadece bizim okullarımıza değil, bütün her türlü cemaat, dernek, vakıf kurumları da kapatılacak biçiminde’ okursunuz.

Toplamda 2 bin civarında okul var. Şimdi bunların her biri ülkeden ülkeye farklılık gösteriyor, yani bazı ülkelerde, diyelim Türkiye’de mesela bir yabancının gelip sadece yabancı sermayeyle üniversite açması mümkün değildir. Hatta yabancı sermayeyle özel okul açmak da mümkün değildir, yabancı sermayeyle Türkiye’de özel okulculuk yapılamaz, bunun gibi her ülkenin kendine göre bir mevzuatı var, ülkeden ülkeye değişen yapılanmalar var bu nedenle.”

 

“Birtakım eğitim kurumu adı altında, başka ülkeler adına menfaat devşirmeye yönelik ilişkilere girmeleri kabul edilemez…”

“Sayın Cumhurbaşkanının Afrika’da yaptığı açıklama, Afrika’daki gittiği ülkedeki, Etiyopya’daki yerel makam diyor ki, bunları biz size güvenerek açtık, siz bunlara kefil olduğunuz için, siz bunlara referans olduğunuz için biz bunlara referans olduğunuz için biz bunları açtık, şimdi eğer bu kefaletiniz devam etmiyorsa gelin alın, siz kendiniz nasıl uygun görüyorsanız o şekilde siz işletin.

Rahmetli Özal’dan başlayarak pek çok hükümet yetkilimiz, bürokratımız, hatta elçiliklere talimat verildi biliyorsunuz bir dönem, yani bu okullarda eğitim faaliyetlerine destek olun, ama eğitim faaliyetlerine destek olun. Gidin o ülkeleri karıştırın, Türkiye’de yaptığınızı orada da yapın, onun için de gidin orada örgütlenin, oranın bürokrasisine nüfuz edin, sonra orada birtakım işler çevirin, ne rahmetli Özal’ın niyeti budur, ne sayın cumhurbaşkanlarımızın, eski Cumhurbaşkanımız da, yani Abdullah Bey de, ne şimdiki Sayın Cumhurbaşkanımız da, ne Başbakanımız, ne diğer bakanlarımız, arkadaşlarımız böyle bir niyetle değil, bunlar hakikaten orada eğitim yapsınlar, Türkçe’yi de güzel öğretsinler, Türkçe’yi de güzel tanıtsınlar, bu arada da oranın çocuklarını, gençlerini güzel yetiştirsinler. Ama orada birtakım eğitim kurumu adı altında farklı ilişkilere başka ülkeler adına da menfaat devşirmeye yönelik ilişkilere girmesinler, bunu kimse, ne oranın yerel makamları ister ve onaylar, ne de bizim bugüne kadar ki kefaletimiz, desteğimiz bunu içerir.

Yani Türkiye’de olup bitenlere baktıktan sonra benzer şeylerin başka ülkelerde de ön hazırlıklarının yapıldığına dair oranın makamlarından size birtakım bilgiler geldikten sonra siz Türkiye olarak böyle bir mesuliyetin altına girmek ister misiniz? Girmezsiniz.”


“Bir vakıf yapısı gibi tasarlıyoruz”

“Bizim yapmayı düşündüğümüz düzenleme, bununla ilgili olarak oluşturmak istediğimiz yapılanma, ki onu bir vakıf yapısı gibi tasarlıyoruz, çünkü benzer örneklerine baktığımız zaman Amerikalısı da, Alman’ı da, Fransız’ı da, İngiliz’i de bu tür kurumlarını daha esnek, daha yerel, bölgesel koşullara, yani her ülkenin kendi mevzuatına uygun adımları atabilecek esneklikte ve genişlikte sivil yapılanmalar olarak kurgulamışlar bugüne kadar, onu görüyoruz. Dolayısıyla, bizim de şüphesiz devletin müzahereti, himayesi altında, ama farklı bölgelerde ve ülkelerdeki ihtiyaçlara da anında cevap verebilecek esnekliğe sahip bir sivil yapılanma, bu da bir vakıf yapılanması olarak tasarlanır, tasarlanmasını öngörüyoruz, Bakanlar Kuruluna yaptığımız sunumda böyle bir yapı öngördük, şimdi bakanlar arkadaşlarımız değerlendirilmelerini önümüzdeki hafta paylaşacaklar.  


28 Şubat mağduru öğretmenler 

“Bu mağduriyetlerin giderilmesi için bugüne kadar pek çok uygulamayı yürürlüğe koyduk. Şimdi mağduriyetler de farklı farklı, bir kısmı var ki mesela öğretmen adayı, sınavı da kazanmış, hatta bir yere ataması da yapılmış, o da oraya gitmiş, ama göreve başlatılmamış, ona demişler ki, sen bu kıyafetle bu okulda yapamazsın. Hani bugünkü tabirle mobbing, bir yıldırma, bir baskı… İnsanlar bıktırılmış, bezdirilmiş, iş yapamaz hale gelmiş, istifa etmek zorunda bırakılmış veya istifa etti varsayılmış, önce okula alınmamış, sonra da kendiliğinden okula gelmemiş gibi muamele görmemiş… Bunların hukuki durumlarına göre gerekli telafileri yaptık.” 


“40 yaş sınırını kaldırdık…”

“15 bin atamada 40 yaş sınırını özellikle bu arkadaşlarımızı düşünerek kaldırdık. Bunların bir kısmı da bugün 40 yaş sınırına takılır hale gelmişler, dolayısıyla bir mağduriyet yaşanacaktı, onun için biz son atama yönetmeliğinde yaptığımız küçük değişiklikle 40 yaş sınırını kaldırdık, şimdi onlar da sınava girdilerse KPSS’ye, yeterli puanı aldılarsa müracaat edebilecekler.

Şimdi o belge sunamayan arkadaşlarımız için maalesef yapabileceğimiz hiçbir şey yok. Bu istismara da çok müsait bir şey… Bize müracaat etmiş, biz araştırmışız, hakikaten en küçük bir iz bırakıldıysa onun gerçekten hakkının yenildiğine, gasp edildiğine dair bir iz bulduğumuzda onu takip ediyoruz, ama hiçbir şey yok ortada, hiçbir belge yok. Şimdi biz Milli Eğitim Bakanlığı olarak böyle başka istismar içinde gelen insanlarda olabilir, yani bende 28 Şubat mağduruyum, bende o zaman atanacaktım ama elimde hiçbir belge yok dediği zaman nasıl ayıracağız?”


“1 milyon 57 bin öğrenci ya yaptığı 15 tercihten birine yerleşti, ya 4 okul tercihinden onlara yerleşemediyse 4 okul tercihinden birine yerleşti”

“Biz çocukları hiç istemedikleri halde zorla imam hatiplere yönlendiriyormuşuz. Peki, bunu söyleyenler hangi delillerden hareket ederek bunu söylüyorlar? Efendim, işte bakın mesela, Hahambaşı´nın torunu da Şile imam hatip lisesinin, daha doğrusu Şile’deki çok programlı lisenin imam hatip bölümüne kayıt oldu. Peki, başka? Filanca gazetecinin kızı da yine aynı şekilde Şile’deki o çok programlı lisenin imam hatip bölümüne yerleştirildi. Başka, bir Ermeni vatandaşımızda yine bir imam hatip okuluna yerleştirdi, filanca yerde de o çocuk aslında Kayseri’de oturduğu halde Sivas’ta bir yere yerleştirildi. Şimdi bu örneklerin hepsini biz tek tek araştırdık. 

Bunları ilk duyduğumuz zaman yani orada birisi acaba hakikaten böyle bir haber köpürtebilmek için bilgisayarda böyle bir düzenek, böyle bir program mı işletiliyor diye onu da araştırdık.

Ne çıktı? Şimdi manzara şu sistem şöyle işliyor: Biz çocuklara diyoruz ki, e-okul sisteminden gireceksiniz işte yerleştirme esas puanı var çocukların bu TEOG denilen sınavlarda alınan notlar, artı geçmiş yıllardaki notlar, diğer dersler, okul başarıları bunların bileşkesinden oluşan bir yerleştirme puanımız var, çocuklar puanlarını biliyorlar. Geçmiş yıllarda hangi okulların, hangi puan aralığında öğrenci aldığını da biliyorlar. Dolayısıyla, bu bilgilerle e-okul sistemine girdikleri zaman onlara şunu söylüyoruz: Bir, A listesi buradan 15 tane okul seç kendin 15 tane okul yaz. Türkiye’nin neresinden istiyorsan, hangi okul türünden istiyorsan puanına bak, o okulların aldığı puanlara bak geçmiş yıllarda buna göre anne, babalarla birlikte tabi öğretmenler de yardım...

15 tane okulunu seç, seçtikten sonra farzımuhal sen bu 15 tercihinden herhangi birine yerleşemezsen birde B listemiz var. O B listesinde sadece okul türlerini sayıyoruz, 6 tane okulumuz var, 6 okul türümüz var. Sosyal bilimler liseleri, fen liseleri, Anadolu liseleri, Anadolu imam hatip liseleri, Anadolu meslek liseleri ve çok programlı liseler. 

Çok programlı liseler ne demek? Bu 5 okul türünden sosyal bilgiler olmazda bunlarda, diyelim içinde hem imam hatip var, hem Anadolu lisesi var, hem meslek lisesi var, Anadolu meslek lisesi var bunlarında şubeleri var çok programı lise onun için adı çok programlı. Bu 6 okul türümüz var B şeyinde. Bu 6 okul türünden 4 tanesini işaretle, yani bize şunu söyle: Hiç gitmek istemediğin iki taneyi işaretleme. 4 tane işaretle eğer 15 tercihinden birine yerleşemezsen biz otomatik programla seni adresine bakarak sana uygun yakın bir yerdeki bu seçtiğin 4 okul türünden hangisine puanın tutuyorsa onlardan birine yerleştirmeye çalışalım.

Tabi önce yakın çevreden başlıyor, sonra uzak orada yok, orada yok, orada yok böyle dolaşıyor. Şimdi bu 1 milyon 300 bin çocuğumuzun 1 milyon 57 bini bu tercihlerini yapmış 1 milyon 57 bin. Gerisi niye yapmamış 1 milyon 300 bin çocuğun, 1 milyon 57 bini yaptığına göre 200 bin küsuru niye hiç tercih yapmamış? Bunların büyük bir bölümü zaten bir özel ortaokulu bitirmiş daha sonrada bir özel liseye gidecek. Yani ben bir devlet okuluna gitmeyeceğim onun için tercih yapmak istemiyorum diye hiç tercih yapmamış, sistemde yok. 

Bunlarda bir sıkıntı yok. Yerleşen o 15 tercihinden birine yerleşmiş, yerleşemeyenler B grubunda yaptığı tercihlere göre yerleşmiş. Orada da kendisine çok yakında bir uygun yer bulunamamışsa, uzak bir yere yerleştirmişsek ona da demişiz ki, eğer sen çok uzak bir yere gidemeyeceğin bir yere, müşkül bir yere yerleştirildiğini düşünüyorsan ilçelerde nakil komisyonları kurduk gel oraya anlat. Benim puanım şu, adresim bu, şuraya yerleştirildi beni şimdi yakınlardaki uygun bir okulda kontenjanı müsait olan bir okula beni yerleştirin deyin sizi onlar yerleştirsinler. Böylece 1 milyon 57 bin öğrenci ya yaptığı 15 tercihten birine yerleşti, ya 4 okul tercihinden onlara yerleşemediyse 4 okul tercihinden birine yerleşti. Bu 4 okul tercihinden birine yerleştiği halde yerinden memnun olmayanlarda uzak vesaire olanlarda ilçe yerleştirme komisyonları tarafından yakınlara alındılar.

Bu 1 milyon 57 bin öğrenci 15 tercihinden birine yerleşti falan diyorum ya, bunun yarısından fazlası 550 bini ilk 3 tercihinden birine yerleşti. Yani bu sistem 550 bin çocuğumuzu o yaptıkları 15 tercihten ilk 3 tercihine yerleştirildi, bu büyük bir başarıdır 550 bin öğrenci.”

 

 “40 bin çocuk birinci tercihi imam hatip lisesi olduğu halde o tercihine yerleşememiş”

Birinci tercihi, o 15 okulluk listedeki birinci tercihi imam hatip olan, Anadolu imam hatip lisesi olan, oraya birinci tercih olarak bir Anadolu imam hatip lisesini yazmış çocuklarımızın sayısı 94 bin küsür. Peki, biz bunların ne kadarını o birinci tercihlerine yerleştirebilmişiz? 54 binini. Yani 40 bin çocuk birinci tercihi imam hatip lisesi olduğu halde o tercihine yerleşememiş. 

 Şimdi peki nasıl oluyor da 40 bin kişi imam hatibi istediği halde yerleşemiyor, ama bazıları da hiç istemediklerini söyledikleri halde bir imam hatip programında görünüyorlar. Problem, daha doğrusu mesele şu:

“Niye o 94 bin öğrencinin tamamı birinci tercihine yerleşemedi? Çünkü, özellikle büyük şehirlerimizde İstanbul’da, Ankara’da, Konya’da vesaire özellikle bazı imam hatip Anadolu liselerimize çok büyük rağbet var. İşte Tevfik İleri Anadolu İmam Hatip Lisesi kontenjanı 300, 1500 küsür kişi müracaat etmiş. Kartal Anadolu İmam Hatip Lisesi aynı şekilde, filan yerdeki imam hatip. Ama buna karşılık yeni açılmış bazı imam hatiplerimiz var. Diyelim Çorum’da bir imam hatip açılmış, henüz yeterince duyurulmamış, bilmiyorlar veya talep yok, o kadar talep yok, orada da bir boş kontenjan oluşmuş. Şile’de bir imam hatip, daha doğrusu çok programlı lise var, onun imam hatip bölümü var. Yeni açıldığı için pek duyulmamış, orada bir kontenjan boşluğu var bu çocukların büyük bir kısmı oralara, yani adresi müsaitse.” 


“Özel okula giden öğrenciler de teşvik için müracaat edebilecekler”

“Şimdi bu sene iki liste de olmayacak, 15 değil, 25 tercih öngörüyoruz. Özel okullarda okuyan çocuklarda bugün açıkladım, Antalya’daki Özel Okullar Birliğinin sempozyumunda. Özel okula giden öğrencilerde teşvik için müracaat edebilecekler, yani illa bir devlet okulunda kayıtlı olmak, oradan geçmek filan şartlarını kaldırıp diyoruz ki, tamam sen bir özel kaydını yaptırdın mı? Gel müracaat et şartların el veriyorsa ailenin gelir durumu vesaire bir kriterler var, onlara bakalım ve şartların uyuyorsa sana teşvik verelim. Dolayısıyla, bu sene 25 tercih yapacaklar özel okullardan teşvik alacağı için özel okula gitmeyi kafasına koymuş olanlar illa gelip devletten bir tercihte bulunmak zorunda kalmayacaklar. Bütün bu işlemlerin takvimini de okullar açılmadan bitirecek şekilde hazırlıyoruz.“

 

“Bütün kayıt işlemlerini, tercih işlemlerini, yerleşme işlemlerini okullar açılmadan sonuçlandıracağız inşallah”

Geçen seneki sorunlardan bir tanesi de bizden kaynaklanan, ama o işte yasanın çıkması, Meclis tatile girmeden bunların hazırlanması vesaire gibi birde mahkemelerden geri dönüşler. Onlardan kaynaklanan bir sürü nedenle biz kayıtları ancak okullar açıldıktan sonra kesinleştirebilir hale geldik. Şimdi bu sene biraz daha çok daha tedbirli bir biçimde bütün bu kayıt işlemlerini, tercih işlemlerini, yerleşme işlemlerini okullar açılmadan sonuçlandıracağız inşallah, okullar açıldığı zamanda herkes yerini bilecek bu tür sorunlar yaşanmayacak. Bunun için yaptığımız, daha doğrusu yapmayı öngördüğümüz düzenlemeyi de taslak olarak internet sitemize koyuyoruz Milli Eğitim Bakanlığının internet sitesine. İlgili herkes oraya bakabilir, orayla ilgili herkes görüş beyan edebilir, eleştirilerini, değerlendirmelerini, önerilerini yaparlarsa memnun oluruz, biz onları da dikkate alırız, uygun olanlarını, makul olanlarını, yapılabilir olanlarını yaparız.”

 

“Şu anda görev yapan her 2 öğretmenden biri bizim dönemimizde atandı.”

“Son 10 yılda, yani AK Parti döneminde mevcut öğretmenler ikiye katlandı, şu anda görev yapan her 2 öğretmenden biri bizim dönemimizde atandı. Şunu da kamuoyu pek konuşmuyor: Öğretmenler atamalarıyla ilgili en küçük bir şaibemiz var mı? Bakın geçmişte hızlandırılmış eğitim adı altında bilmem ne seçme yöntemleri filan, farklı yöntemlerle kadrolaşma dedikoduları ayyuka çıkardı biliyorsunuz. Biz 10 yıldır toplu alımlar yapıyoruz, öğretmen atamaları yapıyoruz, ama hiç kimse bize sadece kendi yandaşlarını atıyorlar, onun için düzenek kurdular diyemiyor, çok objektif şartlarla… 

Bu seçim öğretmenlik mesleğinin niteliği açısından çok uygun mu? Değil. Bunun daha kalifiye yapılması lazım ama, en çok sayıda bu dönemde öğretmen atandı, en çok derslik bu dönemde yapıldı, eğitimin bütün göstergelerinde Cumhuriyet tarihinde yapılanları ikiye katladık.”

Haberin Videosu:

MEB © - Tüm Hakları Saklıdır. Gizlilik, Kullanım ve Telif Hakları bildiriminde belirtilen kurallar çerçevesinde hizmet sunulmaktadır.