BAKAN ÖZER, SOSYAL BİLİMLER LİSESİ YÖNETİCİLERİYLE BİR ARAYA GELDİ  
BAKAN ÖZER, SOSYAL BİLİMLER LİSESİ YÖNETİCİLERİYLE BİR ARAYA GELDİ

BAKAN ÖZER, SOSYAL BİLİMLER LİSESİ YÖNETİCİLERİYLE BİR ARAYA GELDİ

Millî Eğitim Bakanı Mahmut Özer; Tarih, Kültür ve Medeniyet Bilinci Semineri kapsamında sosyal bilimler lisesi yöneticileri ile bir araya geldi.

Millî Eğitim Bakanlığınca okul yöneticilerine yönelik seminerler kapsamında İstanbul'da ikincisi düzenlenen Tarih, Kültür ve Medeniyet Bilinci Semineri'ne tüm sosyal bilimler lisesi yöneticileri katıldı.
 
Seminere Prof. Dr. İlber Ortaylı, TÜBA Başkanı Prof. Dr. Muzaffer Şeker, Prof. Dr. Sadettin Ökten, Prof. Dr. Fatih Andı, Prof. Dr. M. Sabri Küçükaşçı ve Doç. Dr. Osman Sezgin gibi bilim insanları, okul yöneticileriyle bilgi paylaşımında bulunacak.
 
Millî Eğitim Bakanı Mahmut Özer, seminerin açılışında yaptığı konuşmada, 2021-2022 eğitim öğretim yılının yüz yüze ve kesintisiz bir şekilde tamamlanmasından duyduğu mutluluğu dile getirerek "Allah'a şükür, sizin gibi yiğit insanlarla birlikte yürüyerek tüm topluma kararlı bir şekilde kararımızın arkasında kalabildiğimizi göstermiş olduk. Ben bu süreçteki desteklerinizden dolayı hepinize, tüm yöneticilerimize, tüm öğretmenlerimize en içten şükranlarımı sunuyorum. Gerçekten bu, tarihî bir adımdı. Tüm dünya, özellikle Türkiye, okulun sadece bir öğretim mekânı olmadığını; aynı zamanda psikolojik gelişim, sosyal gelişim, kültürlenme, ortak kültür sanat etkinliklerle dolu bir mekan olduğunu ve bundan uzak kalındığı zaman sadece öğrenme kayıplarının telafi edileceğini ama diğer kayıpların telafi edilemeyeceğini ilk defa görmüş oldu. Onun için belki de siz değerli eğitim camiasıyla bu süreçte yapmış olduğumuz en büyük katkı ve tarihe not, okulları açık tutabilme iradesiydi." ifadelerini kullandı. 
 
Kendi politikalarını doğru ve rasyonel bir şekilde oluşturabilme melekesini topluma gösterme anlamında da çok önemli bir deneyim olduğunu dile getiren Bakan Özer, "Onun için tarihe not düşme anlamında nasıl birinci dönemde tüm öğretmenlerimize ve idari personelimize başarı belgesi verdiysek bu dönemin sonunda da tüm öğretmenlerimize, idari personelimize başarı belgesi verdik. Belki de bu, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde tüm öğretmenlere yılda iki defa başarı belgesinin verildiği tek dönemdir. Onun için beraber yürünen yoldaki bu kararlı tutum gerçekten çok kıymetliydi." değerlendirmesinde bulundu.  
 
Son yirmi yılda eğitimde erişim sorunun çözüldüğü, kitleselleşme ve evrenselleşmenin yaşandığı bir dönem olduğuna işaret eden Bakan Özer, şunları söyledi: "Okul öncesinden, ortaöğretime, ortaöğretimden yükseköğretime eğitimin tüm kademelerinde, bu memleketin çocuklarının bulundukları lokasyonlarda çok uzak mesafelere gitmeden, rahatlıkla erişebildiği bir dönemdir çünkü her ülkenin en değerli sermayesi, beşeri sermayesidir. Kaynaklar biter ama insan var olduğu müddetçe beşeri sermaye, varlığını sürdürecektir. Dolayısıyla o beşeri sermayeyi şekillendiren şey, eğitimdir. Eğer beşeri sermayenizi eğitime eriştiremezseniz o zaman hem müreffeh hem barışçıl hem rekabetçi bir toplumu inşa edebilmeniz çok zordur."
 
OECD ülkelerinin 2. Dünya Savaşı'ndan sonra tamamlamış olduğu süreci, Türkiye'nin 70 yıl gecikmeyle yaşadığını kaydeden Özer, son yirmi yılda yapılanları çok kıymetli bulduklarını söyledi. 
 
Gelinen noktada 300 binlik derslik sayısından 855 bin derslik sayısına ulaşıldığını vurgulayan Özer, "Yani biz 70'li yıllardan bahsetmiyoruz, 2000'li yıllardan bahsediyoruz, 20 yıllık bir hikâye... 20 yılda okul öncesinden yükseköğretime, bu ülkenin, 70 yıl gecikmeyle, ilk defa okullaşma, eğitimdeki kitleselleşme ve evrenselleşme süreci tamamlandı." dedi.
 
Bu süreçten en fazla dar gelirli kesim ile kız çocuklarının faydalandığını belirten Özer, şöyle devam etti: "Maddi sebeplerle eğitime erişemeyen halkımız, eğitime erişti. İkincisi, kız çocukları... Bu ülkede yıllardan beri kız çocuklarıyla ilgili speüllasyonlar yapıldı. "Muhafazakâr kesim çocuklarını göndermiyor." diye... Hem okul yapmıyorsun hem de diyorsun ki "Kız çocuklar okula gitmiyor." Bakın son 20 yılda ilk defa kız çocuklarının okullaşma oranı, erkek çocukları geçti. Demek ki imkân sağlandığı zaman bu vatandaşlarımız çocuklarını okula gönderebiliyormuş. Dolayısıyla son 20 yıldaki bu kitleselleşme evresinde özellikle sosyoekonomik seviyesi düşük olan ailelerimizin eğitime erişimi tamamlandığı gibi kız çocuklarımızın okula erişimleri de sağlanmış oldu." 
 
Daha önceki antidemokratik uygulanmaların yol açtığı hasarların yine son da son 20 yılda tamir edilmeye çalışıldığını belirten Özer, "Eğitim, toplumsal taleplere cevap üretebilir hâle getirildi, demokratikleştirildi, başörtüsü yasağından katsayı uygulamasına kadar... Vatandaşın talep ettiği Peygamberimizin hayatından temel dini bilgiler dersine kadar... Başörtülü öğretmenlerin derse girmesine kadar birçok normalizasyon süreci yaşandı. Yani 20 yılda gerçekten çok önemli bir dönüşüm hamlesi gerçekleştirilmiş oldu. Bu vesileyle Sayın Cumhurbaşkanımıza en içten şükranlarımı sunmak istiyorum bu süreçteki katkıları, destekleri, yiğitliği, liderliği için."
 
Millî Eğitim Bakanlığının kaliteyle birlikte büyümesini gerçekleştirmiş devasa bir eğitim sistemine sahip olduğunu dile getiren Bakan Özer, "Bakanlık olarak üç ana öncelik belirledik: okul öncesi, eğitime erişim, mesleki eğitim ve öğretmenlerimizin mesleki gelişimlerinin çok boyutlu olarak desteklenmesi. Bu dönemdeki tüm ana odağımız; siz öğretmenlerimizi güçlü kılmak, okullarda çok daha güçlü bir şekilde varlığınızı sürdürmek ve olanaklarınızı arttırmak için bakanlığımızın her türlü imkânını seferber ediyoruz ve etmeye devam edeceğiz. Bunun ilk hamlesini 60 yıllık özlem olan Öğretmenlik Meslek Kanunu'yla yaptık. Buradaki amacımız öğretmenlerimizi sadece öğreten değil, hayat boyu öğrenenler yapmak ve her yaptıkları, geçtikleri aşamaları da değerlendirmek. Özlük haklarında gerçekten anlamlı bir artışla onları mükâfatlandırmak... Bir sonraki adımda öğretmenlerimizin mesleki girişimleriyle ilgili çok kapsayıcı bir çalışma gerçekleştirdik. Özellikle uzaktan eğitimin, dijitalleşmenin de imkânlarını kullanmak için Öğretmen Bilişim Ağı'nı kurduk. 2020 yılında Öğretmen Yetiştirme Genel Müdürlüğümüzün yapmış olduğu merkezî ve mahalli eğitimlerde eğitim alan öğretmen sayısı bir 1,2 milyon. Öğretmen başına düşen eğitim sayısı 44 saat civarında, OECD ortalamasının çok altında. 2021 yılı ağustos ayında yoğun bir şekilde çalıştık. Öğretmeni odağımıza koyduğumuz için oradaki çok küçük hamlelerle 2021 yılını 2,9 milyon öğretmenin eğitimiyle tamamladık. İlk defa öğretmen başına alınan eğitim saati 94 saate çıktı. 44'ten 94 saate çıkmak... 2022 yılının daha altıncı ayındayız 3,2 milyon öğretmen eğitim aldı." değerlendirmesinde bulundu.
 
Artık merkezî olarak planlamadan ziyade özellikle yönetmelikte de gerekli değişiklikleri yaparak merkezden planlamadan mahalle, okula doğru yönelmeye başladıklarını hatırlatan Özer, "Üç önemli değişiklik yaptık: Biri, okul temelli mesleki gelişim eğitimi ki en önemlisi, bu. Okul temelli mesleki gelişim programı artık Bakanlık olarak okulların neye, hangi eğitime ihtiyaç duyduğunu biz belirlemeyeceğiz, siz değerli yöneticiler belirleyeceksiniz. Okulunuzdaki öğretmenler hangi eğitimleri almak istiyorsa onların çerçevesini oluşturacaksınız. Biz bakanlık olarak bütçesini vereceğiz. Diğeri, iyi uygulamaların görülmesi için öğrenci ve öğretmenin hareket programı. Bir diğeri de öğretmen meslek toplulukları. İstiyoruz ki öğretmenlerimizi hiç yalnız bırakmayalım. Bunun için de bütçede çok ciddi bir şekilde artış yaptık. 2021 yılında öğretmenlerin eğitimi ile ilgili 8,9 milyonluk bütçe kullanırken bu seneki bütçemiz 292 milyon. Bütçeyle ilgili sıkıntımız yok. İşte bu sürecin ikinci aşamasını siz değerli yöneticilerimizle bir araya gelerek yöneticilerimize yönelik eğitimler oluşturuyor. Bizim bu dönemde en fazla yapacağımız önemli şeylerden bir tanesi okulda daha fazla bulunmak." diye konuştu. 
 
Tarih, Kültür ve Medeniyet Bilinci Semineri'nin ilkini fen lisesi yöneticileriyle gerçekleştirdiklerini anımsatan Özer," Bunun sembolik bir anlam var. Yani biz bu zaman ve bu mekânda bulunduğumuz ilk tarih ve coğrafyada neredeyiz? Nereye doğru gidiyoruz? Burada okullarımızın rolü nedir? Hangi damardan geliyoruz? Dünyaya ne söyleyeceğiz? Sadece biz çocuklarımızı akademik olarak mı becerili, akranlarıyla, dünyadaki akranlarıyla rekabet edilebilen gençler olarak yetiştireceğiz. Yoksa bu gönül coğrafyasında farklı şeyleri var da bunlardan daha farklı şeyler söyleyebilme imkânımız var mı? İşte onunla ilgili bir dertleşme semineridir bu seminer. İstiyoruz ki sizlerle birlikte okullarımızın her türlü imkânını daha iyi noktaya taşıyacak bir vasıta oluşturalım. Bunu oluştururken de ortak bir dille bunu gerçekleştirelim. Bunu yapabilecek gücümüz var, bunu yapabilecek irademiz var, bunu yapabilecek bütçemiz de var. Dolayısıyla Bakanlık olarak her daim yanınızda olacağız, her daim sizleri destekleyeceğiz." ifadelerini kullandı.
 
Özer, seminere iştirak ederek katkı veren bilim insanlarına ve tüm katılımcılara teşekkür etti.

MEB © - Tüm Hakları Saklıdır. Gizlilik, Kullanım ve Telif Hakları bildiriminde belirtilen kurallar çerçevesinde hizmet sunulmaktadır.